Tel:
  (312) 287 53 19

Karbon Ticareti

Eğitim Takvimi

Devamı

Referanslar

Devamı

E-Katalog

Devamı

Sertifika Doğrulama

Devamı

 Karbon Tİcareti

Kyoto Protokolü küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içinde imzalanmıştır. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine neden olan diğer beş gazın salınımını azaltmaya veya bunu yapamıyorlarsa karbon ticareti yoluyla haklarını arttırmaya söz vermişlerdir. Protokol, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki düzeylere düşürmelerini gerekli kılmaktadır. 1997'de imzalanan protokol, 2005'te yürürlüğe girebilmiştir. Çünkü, protokolün yürürlüğe girebilmesi için, onaylayan ülkelerin 1990'daki emisyonlarının (atmosfere saldıkları karbon miktarının) yeryüzündeki toplam emisyonun %55'ini bulması gerekmekteydi ve bu orana ancak 8 yılın sonunda Rusya'nın katılımıyla ulaşılabilmiştir.

Kyoto Protokolü şu anda yeryüzündeki 160 ülkeyi ve sera gazı salınımlarının %55'inden fazlasını kapsamaktadır. Kyoto Protokolü ile devreye girecek önlemler, pahalı yatırımlar gerektirmektedir. Sözleşmeye göre;
  • Atmosfere salınan sera gazı miktarı %5'e çekilecek,
  • Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek,
  • Daha az enerji ile ısınma, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol alma, daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirme sağlanacak, ulaşımda, çöp depolamada çevrecilik temel ilke olacak,
  • Atmosfere bırakılan metan ve karbon dioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarına yönelinecek,
  • Fosil yakıtlar yerine örneğin bio dizel yakıt kullanılacak,
  • Çimento, demir-çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek,
  • Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokulacak,
  • Güneş enerjisinin önü açılacak, nükleer enerjide karbon sıfır olduğu için dünyada bu enerji ön plana çıkarılacak,
  • Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacaktır.
Kyoto Protokolü şu prensipleri temel alır:
  • Kyoto Protokolü devletler tarafından desteklenir ve BM şemsiyesi altında küresel kurallar ile belirlenir
  • Devletler iki genel sınıfa ayrılmıştır: gelişmiş ülkeler, bu ülkeler Ek 1 ülkeleri olarak anılacaktır; ve gelişmekte olan ülkeler, bu ülkeler Ek 1'de yer almayan ülkeler olarak anılacaklardır. Ek 1 ülkeleri sera gazı salınımlarını azaltmayı kabul etmişlerdir. Ek2 ise Ek 1'in alt kümesidir. Ek 2 ülkeler Ek 1'de yer almayan (gelişmekte olan) ülkelerin masraflarını ödemekle yükümlüdürler. Ek 2'de yer almayan Ek 1 ülkeleri 1992'de geçiş ülkesi olarak tanımlanan ülkelerdir. Ek 1'de yer almayan ülkelerin ise sera gazı sorumlulukları yoktur ve her yıl sera gazı envanteri raporu vermelidirler.
  • Kyoto Protokolündeki hedeflerine uymayan herhangi bir Ek 1 ülkesi bir sonraki dönem azaltma hedeflerinin %30 daha azaltılması ile cezalandırılacaktır.
  • 2008 ile 2012 arasında, Ek 1 ülkeleri sera gazı salınımlarını 1990 yılı seviyesinden ortalama %5 aşağıya çekmek zorundadırlar (birçok AB üyesi ülke için bu 2008 için beklenilen sera gazı salınımlarının %15 aşağısına denk gelmektedir). Ortalama salınım azalmasının %5 olarak belirlenmesine rağmen AB üyesi ülkelerin salınım hedefleri %8 azaltma ile İzlanda tarafından hedeflenen %10 artırıma kadar değişmektedir. Bu azaltma hedefleri 2013 yılına kadar belirlenmiştir.
  • Kyoto Protokolü, Ek 1 ülkelerinin sera gazı salınımı hedeflerine ulaşmak için başka ülkelerden salınım azalması satın alabilmeleri esnekliğine imkân tanımıştır. Bu, çeşitli borsalardan (AB Salınım Ticaret Borsası gibi) veya Ek 1'de yer almayan ülkelerin salınımlarını azaltan Temiz Gelişim Tekniği (TGT) projeleri ile veya diğer Ek 1 ülkelerinden satın alınabilinir.
  • Sadece TGT Yönetim Kurulu tarafından onaylanmış Onaylı Salınım Azaltımları (OSA) alınıp satılabilir. BM çatısı altında, Kyoto Protokolü Bonn merkezli Temiz Gelişme Tekniği Yönetim Kurulu'nu Ek 1'de yer almayan ülkelerde gerçekleştirilen TGT projelerini değerlendirip onaylaması için kurmuştur. Bu projeler onaylandıktan sonra OSA verilir.
Pratikte bu kurallar Ek 1'de yer almayan ülkelerin sera gazı sınırlamalarına tabi olmadıklarını ama sera gazını azaltan bir projenin bu ülkelerde uygulanması durumunda elde edilen Karbon Kredisinin Ek 1 ülkelerine satılabilineceğini anlatır.
Bu mekanizma şu iki ana nedenden dolayı koyulmuştur:
  • Kyoto Protokolüne uymak bazı Ek 1 ülkeleri için oldukça sınırlayıcıdır (özellikle Japonya ve Hollanda gibi zaten az salınım yapan ve çevre standartlarına saygılı ülkeler için). Protokol böylece bu ülkelerin kendi sera gazı salınımlarını azaltmak yerine Karbon Kredisi almalarını sağlar; ve
  • bu şekilde Ek 1'de yer almayan ülkeler sera gazı salınımlarını azaltmak için teşvik edilmiş olurlar çünkü Karbon Kredisi satarak bu projeler için kaynak edinmiş olurlar.
Tüm Ek 1 ülkeleri Kyoto Protokolü içinde sera gazı salınım değerlerini gözetim altında tutmak için ulusal daireler kurmuşlardır. Japonya, Kanada, İtalya, Hollanda, Almanya ve daha birçok ülke devletleri karbon kredisi için bütçeden pay ayırmışlardır. Bu ülkeler kendi büyük enerji, petrol, doğalgaz holdingleri ile birlikte çalışarak mümkün olan en fazla sayıda Karbon Kredisini en ucuza almaya çalışmaktadırlar.
Hemen hemen tüm Ek 1'de yer almayan ülkeler de kendi Kyoto Protokolü süreçlerini izlemek amacıyla ve özellikle TGT Yönetim Kuruluna destek için sunacakları projeleri belirlemek amacıyla yönetim birimleri kurmuşlardır.
Bu iki ülke grubunun çıkarları birbirine terstir, Ek 1 ülkeleri mümkün olan en ucuza Karbon Kredisi almak isterlerken Ek 1'de yer almayan ülkeler ise kendi TGT projelerinden elde ettikleri Karbon Kredisinden en fazla değeri elde etmek istemektedirler.
Kyoto Protokolündeki amaç, “atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamak”tır.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, 1990 ile 2010 yılları arasında 1.4 °C ile 5.8 °C arası sıcaklık artışı tahmin etmektedir. Tahminlere göre, başarılı bir şekilde uygulanması durumunda Kyoto Protokolü bu artışı 0.02 ile 0.28 C arasında düşürebilecektir (kaynak: Nature, Ekim 2003 sayısı)
Kyoto Protokolü savunucuları bu protokolün amaca ulaşmak için ilk adım olduğunu ve amaca ulaşıncaya kadar hedeflerin değiştirileceğini belirtmektedirler.
2004 yılında BMİDÇS'ye taraf olan ancak uzun süre Kyoto Protokolü'nü imzalamayan Türkiye 30 Mayıs 2008'de Protokolü imzalayacağını resmen açıklamıştır. Başlangıçta tüm OECD ülkeleri gibi hem Ek 1 hem de Ek 2'de yer alan Türkiye, kendi başvurusu üzerine 2001'de Fas'ta yapılan toplantı da geçiş ülkesi sayılarak Ek 2'den çıkarılmıştır.
 zamanın Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Dışişleri Bakanlığı’na, “Kyoto Protokolü’ne taraf olmayı kabul ve TBMM tarafından onaylanmasının uygun olduğuna” ilişkin yazı gönderdiğini açıklamıştır. Dışişleri Bakanlığı’nın da taraf olmayı onaylaması halinde, anlaşma önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ardından da TBMM’nin gündemine girecektir.  5 Haziran 2008 tarihinde Protokolün imzalanmasına ilişkin tasarı meclise sunulmuştur. Türkiye'nin, Kyoto Protokolüne katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin kanun tasarısı 05.02.2009 tarihinde, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Tasarının maddelerinin görüşülmesinden sonra, tümü üzerinde yapılan açık oylamada, kanun tasarısı, 3'e karşı 243 oyla kabul edildi. Oylamada 6 milletvekili de çekimser kaldı.

Dünya karbon merkezli bir ekonomik model ile karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır. Çevresel tehditlerin ciddi bir noktaya gelmesi ile ortaya çıkan bu durum karbon ticareti gibi yeni bir kavramı gündeme getirmiştir.

Karbon ticareti, Kyoto Protokolü kapsamında bulunan iklim değişikliğini kontrol altına almak ve mücadele etmek amacıyla öngörülen mekanizmalarından birisidir. 1992 yılında yapılan Rio Zirvesi sonucunda oluşan Birleşmiş Milletler Küresel İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 1994 yılında yürürlüğe girmiştir. Kyoto Protokolü, bu sözleşmenin taraflarınca 1997 yılında Japonya’nın Kyoto kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 3 Taraflar Konferans’ında şekillenmiş olup 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Kyoto Protokolü’nün sözleşmeden farkı bağlayıcı niteliğinin olmasıdır. Türkiye Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne 2004 yılında taraf olmuştur . 2009 yılı Şubat ayında Kyoto Protokolü ile ilgili kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde onanmıştır.
 
Kyoto Protokolü, genel olarak protokolü imzalayan ülkelerin sera gazları salınımlarını 2012 yılına kadar, 1990 baz yılında ölçülen sera gazları emisyonlarının toplamının %5 oranında azaltılmasını öngörür. Sera gazları içinde salınım miktarı en yüksek olan karbondioksittir. 2008-2012 yılına kadar sürecek olan dönem birinci yükümlülük dönemi olarak adlandırılmaktadır. 2012 yılından sonraki ikinci yükümlülük dönemi için öngörülen ve Kyoto 2 olarak adlandırılan yeni çerçeve 2009 yılının Aralık ayında Danimarka’da görüşülmüştür. Kopenhag'da düzenlenen İklim Zirvesi son dakikada sağlanan uzlaşmayla sona ermiştir. Buna göre, küresel sıcaklık artışının iki dereceyle sınırlandırılmaya çalışılacak olunduğu, bağlayıcı emisyon hedeflerininse daha sonraya bırakıldığı ifade edilmektedir .

Türkiye için birinci yükümlülük dönemi bağlayıcı değildir; ancak 2013 yılında başlayacak ikinci yükümlülük döneminde Türkiye’nin sorumlulukları yapılacak müzakerelerle belirlenecektir. Kyoto Protokolünün “ortak ama ayrıştırılmış sorumluluklar’’ ilkesi kapsamında, sera gazı salınımları hem günümüzde, hem de tarihsel olarak yüksek olan gelişmiş ülkeler ile daha az salınım üreten ve kişi başı sera gazı halen görece düşük gelişmekte olan ülkelerin sorumlulukları ayrıştırılmıştır. Bu ilkeye göre gelişmekte olan ülkeler için nümerik bir sera gazı salınım limiti belirlenmemiştir. Gelişmiş/sanayileşmiş olan ülkelere ise hedef niteliği taşıyan sera gazı salınım üst sınır değerleri getirilmiştir (4). Türkiye 2012 yılı sonunda biten birincil taahhüt dönemi sonuna kadar sera gazı salınım sınırları belirlenmemiş özel bir konumda yer almaktadır.
 
Karbon ticareti Kyoto Protokolü kapsamında öngörülen, esneklik düzenleri olarak adlandırılan üç mekanizmadan biridir. Diğerleri temiz kalkınma mekanizması ile ortak yürütme mekanizmasıdır.
 
Kyoto protokolü kapsamında sera gazı emisyonları azaltımı yeni bir meta olarak ticarete açılmıştır. Bu ticaret sera gazı azaltım yükümlülükleri olan taraflarla, henüz sera gazı limitleri değerlerine ulaşmamış taraflar arasında gerçekleşir. Azaltım hedefleri AAU (Assigned Amount Units) adı verilen birimlere bölünmüştür ve ticaret bu birimler aracılığıyla yapılmaktadır. Gerçek emisyon birimleri dışında aşağıdaki birimler aracılığıyla da karbon ticareti mümkündür:
 
·         1.RMU (Removal Unit) adı verilen orman projeleri gibi direkt emisyon azatlımı hedefleyen projelerden elde edilen krediler.
 
·         2.ERU (Emisyon Reduction Unit) adı verilen karbon azaltım yükümlülükleri olan gelişmiş ülkeler tarafından diğer karbon azaltım yükümlülükleri olan gelişmiş ülkelerde yapılan azaltıcı (örneğin yenilenebilir enerji üretimi projeleri) projeler (ortak yürütme mekanizmaları) sonucunda edinilen krediler.
 
·         3.CER (Certified Emission Reduction) adı verilen karbon azaltım yükümlülükleri olan gelişmiş ülkeler tarafından karbon azaltım yükümlülükleri olmayan gelişmekte olan ülkelerde yapılan emisyon azaltıcı projeler (temiz kalkınma projeleri) sonucunda elde edilen projelerYukarıda sözü geçen tüm birimler birbirleriyle uyumludur ve RMU, ERU ve CER kredi birimlerinin AAU birimleriyle ticaret yapılabilir .
 
Karbon ticareti çeşitli programlarla regüle edilmektedir. Bu programların en büyüğü AB Salım Ticareti Programıdır (EU-ETS). Bu program, Avrupa Birliği’ndeki toplam karbondioksit emisyonunun %40-50’sinden oluşur. Yeni Zelanda, Norveç ve ABD’nin bazı eyaletlerinde de karbon ticaret programları vardır (5). Bu programlardan oluşturulan ticaret birimleri yukarıda sözü geçen Kyoto ticaret birimleriyle uyumludur.
 
Kyoto kapsamında olmayan ülkeler ve sektörlerde uygulanan karbon ticareti gönüllü karbon piyasaları olarak adlandırılan pazarı oluşturmaktadır. İngiltere Salım Ticareti programı (UK-ETS), Şikago’da uygulanan Chicago Climate Exchange (CCX) gönüllü karbon piyasalarına örnektirler. Gönüllü karbon ticareti uygulamaları bir program çerçevesinde olmak zorunda değildir; ayrı şirketler, sivil toplum kuruluşları veya tek sefere mahsus etkinlikler de karbon ticareti yapabilir, kredi edinebilirler. Gönüllü karbon ticareti piyasalarının birimleri VER (Voluntary Emission Reduction) olarak adlandırılmıştır. Türkiye’de 2012 yılına kadar gerçekleşen karbon ticareti faaliyetleri bu kapsamdadır .
 
Gönüllü karbon ticareti piyasalarının geçerliliğini ve bu piyasalara ilgiyi artırmak için çeşitli sertifikalama standartları oluşturulmuştur. Bu standartlara örnek olarak Gold Standart, VCS, VER+ISO 14064 verilebilir. Zorunlu olmamakla birlikte bu standartlarla sertifikalandırılmış karbon piyasaları piyasada daha kolay ve daha yüksek fiyata alıcı bulmaktadır.
 
Türkiye'de gönüllü karbon ticareti piyasası gelişimi özellikle 2007 yılından itibaren hız kazanmıştır ; ancak ülkemizde halen organize bir emisyon ticaret programı ve regülâsyonu yoktur.
 
Karbon kredilerinden elde edilen gelirlerin, yeni karbon kredisi üretecek yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimine yatırılması, ayni anda hem karbon kredilerinin üretimini ve dolayısıyla karbon ticaretinden sağlanacak gelirleri hızlandıracak hem de yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimi için fon sağlayacaktır

 

Eğitim başvurusu için tıklayınız

SON EĞİTİMLERİMİZ

Vermiş olduğumuz son eğitimler aşağıda verilmiştir.